Hürriyet Gazetesinin usta kalemi Meriç Enercan, köşesindeGençlerbirliği'nde Mehmet Dilber'in gündeme getirdiği konular ile ilgili çok önemli bir yazıya imza atmış...
İşte Hürriyet Ankara'da bugün yayınlanan o yazı...
SABAHIN köründe üstelik de çok sevdiğim bir insan ile, “Anlamakta güçlük çekiyorum. Gençlerbirliği Kulübüne bir tavrınız, tepkiniz mi var?” sorusuyla başlayan bir sohbete başlamak, hiç de güzel değildi takdir edersiniz.
Gazetecinin işi, “İnsanlar üzmek” değildir ama istemeden bunu da yapar. Çünkü biri için iyi olan diğeri için kötü veya en azından can sıkıcıdır.
Ve kimseyi üzüp kırmadan veya sevindirip mutlu etmeden gazetecilik yapamazsınız.
Yaparsanız da bunun adı, zaten “Gazetecilik” olmaz.
İşte bu nedenle, bu değerli dost, üzüldüğü için üzüldüm sadece...
Anlattım, dinledi, biraz empati yapıp sanırım bana hak verdi.
Ve umuyorum anladı bizim kişi ve de kurumlara bir kastımız olmadığını...
TARTIŞILMASI İSTENEN KONU
Tahmin edebileceğiniz gibi konu, Gençlerbirliği’nde son dönemde eski Genel menajer Mehmet Dilber’in “Medyuma prim verilmesi” iddiasıyla başlayıp, kulübün işleyişine ilişkin yaşananları dile getirmesi ve bunların kamuoyunda tartışılmasıydı.
Olayın noktası, Yasin’in Beştepe’den nasıl kopup, Trabzon’a gittiğinin, etkili ve yetkili bir yönetici tarafından açıklanması; Mehmet Dilber’in de bu yetenekli futbolcu ile devre arasında anlaşıldığını ancak Başkan İlhan Cavcav’ın bu anlaşmayı reddettiğini dile getirmesi olmuştu.
Yazılanları bir kez daha hatırladığımızda Gençlerbirliği’nin kasasındaki 50 küsur trilyona rağmen hiç de hafife alınmayacak hatalar hatta yanlışlarla yönetildiği ortadaydı.
Zaten kimsenin “Medyuma prim verilmedi. Böyle birşey olmadı” gibi bir itirazı da yoktu.
Olayın konusu olan medyum dahil kimsenin “Bu iddia yalandır” tavrı yoktu.
İtiraz, “Bunlar niçin kongreye birkaç gün kala gündeme getiriliyor?” idi.
Tartışılan, tartışılması gereken değil tartışılması istenen idi...
DEMEK Kİ NEYMİŞ
Tartışılması gereken aslında çok şey vardı.
Örneğin Mehmet Dilber’in görevdeyken söyleyemediği bu skandalı, görevden ayrılıp üç ay sustuktan sonra anlatma ihtiyacı hissettiği idi.
Bir esaslı itiraz, tepki, dava, savcılık başvurusu gelmediğine göre medyum olayı ve diğer konuların doğruluğuna ilişkin hiç bir şüphe yok.
Mehmet Dilber’i tanırsanız, böyle konularda asla yalan söylemeyeceğini bilirsiniz. 30 yıldır tanırım ve hiç bir konuda “Yalan’ın semtinden geçtiğine” inanmam.
Ancak her insanda bulunan “Rövanş duygusu” ve “İntikam arzusu” belli ki tüm benliğini sarmıştı. Ve son derece doğaldı böyle davranması. Kimseden Mevlana hoşgörüsü beklenemezdi.
Masanın diğer tarafında bulunanlar, bu tarafa geldiğinde farklı mı davranacaklardı sizce?
Hepsinden öte sezon boyunca herşeyi bilen medyum, bu olanları nasıl atlamıştı?
“M”leri Beştepe’den uzaklaştırınca, geri dönüşünü öngöremeyip, rapor edememişti.
Takıma maç kazandıracaksın, rakip takım oyuncularını sahadan attıracaksın, koskoca Gençlerbirliği yönetimi, teknik kadrosu ve futbolcu hiç birşey yapamazken takımı, lig dördüncülüğüne kadar çıkaracaksın ama böyle bir ufak ayrıntıyı kaçıracaksın.
Demek ki, neymiş...
Primi hak etmek için daha çok çalışmak gerekiyormuş.
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.