Gençlerbirliği tarihini yazan Tanıl Bora Radikal'deki köşesinde Gençlerbirliği üzerine güzel bir yazı kaleme almış...
Gençlerli olmak: Garip ama gerçek
Gençlerbirliği'yle ilgili standart ahkâmın vazgeçilmez parçasıdır: 'Taraftarı yok.' Azdır ama vardır oysa. 'Garip ama gerçek' bir varlık...
Ligin ilk yarısındaki Bucaspor deplasmanında, yarım düzineyi mütecaviz Gençlerbirlikli, gururla Alsancak’ta yerini almıştı. Birbirlerini en azından simaen tanıyan olağan şüpheliler. Birkaç yıl önce İzmir dolaylarına yerleşen Akşit Ağabey de oradaydı tabii. Babadan Gençlerli; 1929-1948 yılları arasında Gençlerbirliği’nde oynayan, Türkiye Şampiyonluğu gören Serçe Münir’in oğlu. Akşit Ağabey, daha önce hiç karşılaşmadığı birisinin, sırtında kırmızı-siyah formayla gelip yanlarına oturduğunu anlatmıştı heyecanla. Kendi kendine Gençlerli oluvermiş, İzmirli bir gençmiş.
Nadir bir vaka.
Telefon numarasını almıştım Akşit Ağabey’den, geçen hafta aradım bu İzmirli Gençlerliyi. 26 yaşındaymış, Bornova’da bir gazete-tekel bayiinde işçi olarak çalışıyormuş. Gençlerbirliği’ni Ankara’da sadece bir defa izleyebilmiş, o da geçen sezon Bursa maçında. Patrondan izin alamadığı için Buca kupa maçına gidemediğine yanıyordu. Kendini bildi bileli Gençlerbirliği’ni tuttuğunu söylüyor. İzmir takımlarına hiç ısınamamış, “Hepsi birbiriyle kavgalı. Ben kavga istemiyorum ağabey, kardeşlik istiyorum” diyor. “Peki neden başkası değil de Gençlerbirliği” diye sordum. Üç neden saydı. Birincisi, “Türkiye’deki en efendi kulüp, kimseyle bir derdi yok.” Sonra, “Ankara sevdalısı” imiş, Ankaralıları, Anıtkabir’i seviyormuş. “Bir de abi”, dedi, “Gelincik çiçeğini çok severim ben.” Gelincik renginden, kırmızı-siyahtan ötürü gönlü kaymış Gençler’e.
Gençlerlilik böyledir işte: Garip ama gerçek... Geçen sene, ayaküstü sohbet ettiğimiz bir başka taraftar, nasıl Gençlerbirlikli olduğunu anlattıydı. Kırşehir’de okurken, orta sonda mı ne, âşık olduğu bir kız varmış, adı Şirin. O sıralar Gençlerbirliği’nde de Şirin adlı bir oyuncunun olması, hikmetli bir tesadüf gibi görünmüş ona (Şirin Berberoğlu, 1984-90). “Benim takımım işte bu!” demiş. Bir nevi ergen fanatizmi. İki haftada bir Kırşehir’den atlayıp Gençler maçına gelmeye başlamış. Geliş o geliş. O kız, Şirin, hayatından çıkmış, Şirin Berberoğlu futbolu bırakmış ama Gençlerbirliği muhabbeti kalmış.
Garip ama gerçek hikâyeler
Bir futbol meraklısının ‘Galatasaray, Fener, Beşiktaş’lı olması veya vilayetinin takımına yazılması ne kadar ‘enteresan’ olabilir ki? Ama Gençlerli olmak, enteresandır. Babadan-ağabeyden devralanları bir yana bırakırsak, birçoğunun taraftarlığının kendi ‘garip ama gerçek’ hikâyesi vardır. Bizzat o hikâyelerin, onları dinleyenler için de bir sadakat faktörü olduğuna inanın. Yoksa, sahadaki Gençlerbirliği’nin son beş yıldaki haliyle, tribündeki o az taraftar bile olsa (üstelik azar azar artarak), kalır mıydı?
Sadakat puanı
İngiliz kulüplerinin ‘loyality point’ uygulamasını duymuş musunuzdur? ‘Sadakat puanı’ demek. Taraftarın sadakat sicilidir. Sanırım esasen kombine bilet sahiplerine uygulanıyor. Maçlar üç kategoriye ayrılıyor. ‘Büyüklerle’ ve ezelî rakiplerle oynanan, harareti yüksek maçlara ve derbilere gelenlere 1’er sadakat puanı veriliyor. Diğer Premiership maçlarının sadakat değeri 3’er puan. Federasyon Kupası, Carling Kupası maçları ise 5’er puan.
Sadakat puanı, örneğin kotanın kıt olduğu bazı deplasman maçlarında işe yarıyor. Bol sadakat puanı biriktirmiş taraftarlara öncelik hakkı tanınıyor. Ayrıca, taraftarlar için övünç meselesi tabii. Mesela Arsenal taraftar forumunda birisinin, ‘Sadakat puanım bu sene 32’den 5’e düştü’ diye günah çıkardığını okudum.
Türkiye’de sadakat puanı uygulamasının manası olur muydu? Tribünlerin doluluk (yani boşluk) oranları düşünüldüğünde, pratik işlevinin olmayacağı açık. Ayrıca, Gençlerbirliği’nin ‘sunduğu’ futbol için mesela, stada gelen herkese bonus sadakat puanı vermek gerektiğini düşünürüm. ‘Lüzumsuz’ veya ‘hafif’ sayılan bir maça giden her futbolsever, ekstra sadakat puanı hak eder, genel olarak. Her neyse... Bu sezon üç Süperlig ve iki kupa maçında yok yazılmıştım. Yeni Malatyaspor maçına gittim de sadakat puanlarımı azıcık telafi ettim. Takribi bin kişiydik, cemaat-i sadıkadan.
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.